İstanbul Bilgi Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Çocuk Bakımı ve Gençlik Hizmetleri Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Aynur Aydoğan, oyunun çocukların dünyayı tanıma, anlamlandırma ve hayata hazırlanma süreçlerinde önemli bir rol oynadığını vurgulayarak ebeveynlere çocukların oyun temelli öğrenme sürecini destekleyecek önerilerde bulundu.

Oyun temelli öğrenmenin çocuğun bilişsel, duygusal, sosyal ve fiziksel gelişimini destekleyen temel bir yaklaşım olduğuna dikkat çeken Aydoğan, “Oyun çocuk için sadece bir eğlence değil, temel bir gelişim ihtiyacıdır ve literatürde de ‘çocuğun işi’ olarak tanımlanır. Oyun, beyin gelişimini destekler, duygusal zekayı güçlendirir, çocukların sosyal beceriler kazanmalarına ve yaşamın getireceği zorluklara karşı donanımlı olmalarına olanak tanır.” dedi.

Oyun temelli öğrenme, kalıcı ve anlamlı öğrenmeyi destekliyor

Oyun temelli öğrenmenin, klasik öğrenme yöntemlerinden çocuğu merkeze almasıyla ayrıştığını belirten Aydoğan, bu yaklaşımda çocukların pasif dinleyiciler değil, öğrenme sürecinin aktif katılımcıları olduğunu ifade etti. Aydoğan, “Oyun temelli öğrenme, problem çözme, strateji geliştirme, işbirliği ve yaratıcılığı destekler, öğrenmeyi eğlencenin doğal bir parçası haline getirir. Hata yapmanın öğrenme sürecinin bir parçası olarak gören çocuk denemekten korkmaz.” diye konuştu.

Bakan Memişoğlu: Türkiye’de şu anda 8 bin 300 aile sağlığı merkezimiz var
Bakan Memişoğlu: Türkiye’de şu anda 8 bin 300 aile sağlığı merkezimiz var
İçeriği Görüntüle

Özgünlüğün doğuştan gelen bir potansiyel olduğunu ancak oyun ve deneyimle şekillendiğini belirten Aydoğan, “Eğitim, deneyimler, merakı besleme, farklı bakış açılarına açık olma ve özellikle oyun gibi faaliyetler yaratıcılığı büyük ölçüde şekillendirir ve güçlendirir. Hayali senaryolar, farklı bakış açıları geliştirmeyi ve sembolik düşünmeyi teşvik eder. Oyunun esnek ve yapılandırılmamış doğası, zihinsel esnekliği ve düşünce akıcılığını artırır.” dedi.

Her yaşın oyunu farklı

Çocukların yaşlarına göre oyun ihtiyaçlarının değiştiğine dikkat çeken Aydoğan, bebeklikten ergenliğe kadar her dönemin kendine özgü oyun türleri olduğunu belirtti. Duyusal oyunlardan sembolik oyunlara, kurallı takım oyunlarından stratejik ve yaratıcı üretimlere uzanan bu süreçte, en önemli ölçütün çocuğun oyundan keyif alması ve aktif olması olduğunu ifade etti.

Oyunun yalnızca çocuklukla sınırlı olmadığının altını çizen Aydoğan, ergenlikten ileri yaşlara kadar oyunun stres azaltıcı, yaratıcılığı canlı tutan ve zihinsel esnekliği artıran bir rol oynadığını belirtti. Aydoğan “Oyun insan ruhunun ve zihninin her yaşta canlı kalmasını sağlayan temel bir ihtiyaç ve gelişim aracıdır.” dedi.

‘Ebeveynler oyuna müdahale etmemeli’

Ebeveynlere yönelik önerilerde bulunan Aydoğan, onlara çocuklarının oyununa eşlik etmelerini ve oyunun doğal akışına saygı göstermelerini tavsiye etti.  Oyuna bilinçli şekilde zaman ayırmanın önemine dikkat çeken Aydoğan, “Ebeveynlerin çocuğun kurguladığı oyuna yön vermek yerine eşlik etmeleri, sorularla hayal gücünü desteklemeleri ve çocuğun liderliğini takip etmeleri büyük önem taşıyor.” dedi.

Oyuna aşırı müdahalenin çocukların özgünlüğünü ve bağımsızlığını olumsuz etkileyebileceğine dikkat çeken Aydoğan, ebeveynlerin çocuğun oyununa sürekli müdahale etmesinin, oyunun kurallarını belirlemesinin ya da oyun tamamlanmadan başka bir oyuna yönlendirmesinin sık karşılaşılan hatalar arasında yer aldığını ifade etti. Aydoğan, “Bu tutumlar çocukların hayal gücünü kullanmasını ve bağımsız düşünme becerilerini geliştirmesini sınırlar, aynı zamanda liderlik, uyum ve dikkat süreleri üzerinde de olumsuz etki yaratabilir.” dedi.

‘Dijital ve fiziksel oyun arasında denge kurulmalı’

Dijital oyunların bilinçli ve dengeli kullanımının önemine değinen Aydoğan, doğru seçilen dijital oyunların bilişsel ve sosyal becerileri desteklerken el-göz koordinasyonu, refleksler ve ince motor becerilerinin gelişimine de katkı sunduğunu ifade etti. Fiziksel oyunların ise çocukların sağlıklı gelişimi için vazgeçilmez olduğunu belirten Aydoğan, “Ailelerin dijital ve fiziksel oyunlar arasında dengeli bir yaklaşım benimsemesi gerekir. Bu sayede çocuklar hem teknolojinin faydalarından yararlanır hem de fiziksel ve sosyal gelişimlerini sağlıklı bir şekilde sürdürebilirler.” diye ekledi. (İLKHA)

Kaynak: İLKHA